ALEVI-BEKTASI DÜSÜNCESINDE SEVGI VE HOSGÖRÜ
Anadolumuz, tarihi seyri içinde bir çok sevgi ve hosgörü
kahramanlari yetistirmistir. Yunus Emre'den, Mevlana'ya Haci Bektas Veli'den
, Nasreddin Hoca'ya kadar bir çok tarihi sahsiyetimiz sevgi ve hosgörünün
sembolü olmuslardir. Bugün bu tarihi sahsiyetlerimiz dünyaca
taninmis ve bu özellikleriyle takdir toplamislardir. Anadolu'da bir çok
kisinin gönlünde taht kurmus olan Haci Bektas Veli ile ilhamini ve
temel sistemini ondan alan Bektasilik felsefesinde sevgi ve hosgörünün
ayri bir önemi vardir.
Haci Bektas Veli Anadolu'da engin hosgörüsü sayesinde insanlarin
gönlüne girmistir. Onun hayati incelendiginde sevginin ve hosgörünün,
anlayisinda çok ciddi bir yeri oldugu görülecektir. Kaynagini
mensubu bulundugu Islam dininden alan bu sevgi ve hosgörü kahramanlari
bu anlayislarini, Yunus'un "Yaradilani hos gördük , Yaratan'dan
ötürü" veciz ifadesiyle özetlemislerdir. Hz. Muhammed'in
"Birbirinizi sevmedikçe gerçek mü'min olamazsiniz"
sözünü düstur kabul eden bu kahramanlar, yine yetmisiki
millete ayni gözle bakmislar bütün insanlara karsi hosgörü
ve sevgi ile yaklasmislardir.
Bektâsî teorisinde zorlama, siddetten sakinma , bütün
insanlara acima ve sefkât telkin edilir. Iyi bir Bektâsî,
hareketinde Müslüman ve gayrimüslümana karsi bir fark gözetmez.
Nefsini bilmek, benlikten geçmek, alçak gönüllü
ve kanaatkar olmak, iftira, kiskançlik, kibir, hased, kin, dedikodu gibi
huylardan uzak olmak, dogruluk, iyillik, yardimci olmak, sikintiya tahammül
ve sabir göstermek Bektasi ahlakinin baslica noktalaridir. Bektasiler can
yakmayi sevmediklerinden avcilik yapmazlar.
Bektasi hosgörüsü yalniz kendi din ve tarikat mensuplariyla sinirli
degildir. Baska dinden kisilere de ayni hosgörüyle bakilmistir. Haci
Bektas Veli, yörede bulunan Hiristiyan'larla da güzel bir diyalog
kurarak onlarin gönüllerine girmesini bilmistir. Hiristiyanlar ona
büyük bir saygi duymuslar ve kendisini "Aziz Charalambos"
adiyla takdis etmislerdir.
Bektasilik sevgi ve baris üzerine kurulmustur. Inanç ve düsünce
ayriligi gözetmeden bütün insanligi sevgi ile kucaklar. Dünya
insanini bir ve kardes bilir. Haci Bektas ögretisinde arslan ile geyik
birarada islenerek, güvercin görünümünde ortaya çikarak;
baris dostluk ve maddi temeller üzerine oturtulmus bir sevgi anlayisi yapilandirilmistir.
Haci Bektas Veli Anadolu'da bir gönül eri olarak çalismistir.
Haci Bektas Veli'ye ait oldugu rivayet edilen su dörtlükte sevgi ve
hosgörü çok güzel bir sekilde islenmistir:
Sevgi muhabbet kaynar yanan ocagimizda
Bülbüller sevke gelir gül açar bagrimizda,
Hirslar kinler yok olur askla meydanimizda
Arslanlarla ceylanlar dosttur kucagimizda
Bektasilikte sevgi Bektasiligin temel kaynaklarinda bir âdâb ve erkân olarak yer alir, siirlerde bu kavramla ilgili söyleyislere sikça rastlanir.
Bektasiligin temelini sevgi (muhabbet) olusturur. Sevgiden yerin gögün
diregi olarak bahsedilir. Sevgi siirlerde sikça islenmistir:
Yok ise kalbinde muhabbet sevgi
Yikiktir kalbinde Allah'in evi
Özünden haberi olmayan devi
Saliver yabana yorulsun gitsin
Kul Budalâ
Muhabbettir yerin gögün diregi
Muhabbet edenin yanar çiragi
Âsika beytullah gönül duragi
Hak nazar ettigi yerdir muhabbet
Kul Himmet
Hosgörü de Alevi-Bektasi erkaninin en önemli ahlak ve âdâb kurallarindan biridir. Bu kural Alevi-Bektasilik'le özdeslesmis ve (ögretinin ) genel niteligi durumuna dönüsmüstür.
Bir Bektasi menkibesinde Bektasiligin engin hosgörü anlayisi su sekilde
ifade edilir: "Bir gün bir Bektasi babasi karsilastigi gece bekçisine
sorar : "Bu belindeki pala biçagi ne ise yarar?" Aldigi cevap
söyledir: "Biz bununla gördügümüz kusurlari düzeltiriz.
Siz ne yapiyorsunuz?" Bektasi babasi sessizce boynunu büker "Biz
kusur görmeyiz ki " Haci Bektas Veli'ye atfedilen su söz Bektasilikteki
gönül açikliginin ve hosgörünün bir baska delilidir.
"Her tavladan bosanan at, bizim tavlamizda eglesir. Bizim tavladan bosanan
at ise ferah bulamaz". Bu ifadeyle Bektasiler herkese kapilarinin açik
oldugunu bunun için kendilerinde uygun ortamin bulundugunu anlatmak istemislerdir.
Bektâsîler, hayati ve toplumu gözden geçirirken reel
müsamahali ve toleranslidirlar, genis düsüncelîdirler.
Ayip görmeme konusu daha and içme törenlerinde yeni gelen câna
söylenir. "Gördügünü ört görmedigini
söyleme" denir.
Hacim Sultan Velayetnamesinde "Hak Sübhâne Teâlâ,
âdemin gögsünü hosgörü nuru ile bezedi".
denerek bu duygu ilahi hikmetle izah edilmektedir.Yine Bektasi prensibinde "Kimsenin
ayibini görmeyen cana ask olsun , ayiplari örtücü ol"
ifadeleri hosgörü anlayisini yansitan ifadelerdir. Ayrica "Incinsen
de incitme , hiç bir insani ve milleti ayiplamayiniz", "Her
ne ararsan kendinde ara" prensibleri de ayni anlayisi aksettirmektedir.
Bektasi sairlerinden Kaygusuz Abdâl da hosgörmenin Allah'a ait bir
özellik oldugunu siirinde söyle ifade eder:
"Tanri bilür halini her bendenün
Ayibini vurmaz kimsenün"
Haci Bektas Veliye ait " Besmele Serhi " adli eserde geçen
Allah'in buyrugu olarak aktarilan ifadeler Bektasi bakis açisina kaynaklik
etmektedir: "Yüce Tanri buyurur: Benim sevgili peygamberim, söyle
inananlara, gönül evlerini alçakgönüllülük
, âsiklik süpürgesiyle süpürsünler. Hirsi, nasili
, niçini, ikiyüzlülügü, hainligi, çekememezligi
ve dedikoduyu süpürüp atsinlar. Yaptiklari kötü islere
pismanlik duysunlar ve pismanlik suyuyla yikansinlar. Gizli islerden vazgeçsinler.
Sevgi sofrasini dösesinler, ask baslarina vursun"
Alevi-Bektasi bireyinin hiddet ve siddete egemen olmasi nefsini ve kizginligini
yenmesi Dört Kapi Kirk Makam felsefesinin geregidir. Alevi-Bekasiler hiddet
ve siddete kapilarak gönül kirmayi "gönül kabesini
yikmakla" bir tutarlar…Alevi-Bektasilige göre hiddet ve siddet serden
dogar.
Haci Bektas Veli tarafindan Makalat'ta sistemlestirilen "Dört Kapi
Kirk Makam" ögretisinde Hakikat Kapisi'nin birinci makami "Toprak
Olmak"tir.
Toprak olmaktan maksat alçakgönüllü olmaktir. Bektâsî
olmak sefkâtte günes gibi olma, cömertlikte su gibi, alçakgönüllülükte
toprak gibi, teslimiyette ölü gibi, örtücülükte
gece gibi olmaktir...Bektâsî evvela kendini toprak etmeli, o topraga
mârifet tohumu ekmeli, tevhid suyu vermeli, gerçek oragi ile biçmeli,
riza harmaninda dövmeli, sevk yeli ile savurmali, muhabbet ölçegi
ile ölçmeli, takva degirmeninde ögütmeli, edeple yogurmali,
sabir firininda pisirip yemelidir.
Bektâsî düsüncesinde nefsi mutmainne topraktir. Hak Teala
cenneti onun üzerine bina eylemistir.Toprak, Âdem Safiyyullaha nispet
eder...Toprak sâh-i merdândir.Onun (Hz.Ali)için ismine Ebu
Turâb, bir ismine Ebu Tâlib dediler.
Bektâsî siirlerinde toprak (turâb) olma sikça tavsiye
edilmistir:
Toprak ol toprak gibi teslim vücud
Cümle alem topraga kildi sücud
Kaygusuz Âbdâl
Sahlanip yüksege çikma
Engin ol gönül engin ol
Turâb ol dosttan ayrilma
Engin ol gönül engin ol
Yusuf
Toprak olamayan kisinin bir gelisme kaydedemeyecegi (tas gelip gidecegi) vurgulanir.
Hakk'a ulasmanin bir sarti da toprak olmaktir. Bektasi dervisi her türlü
sikintilara sevgi , hosgörü ve sabirla karsilik vererek incinmeyecektir.
Bu ayni zamanda bir peygamber ahlakidir.
Ey Âsikî hakli nefes tutulmaz
Burada atilan orda atilmaz
Turâb olmayinca Hakk'a yetilmez
Turap ol da ayaklarda basil dur
Âsikî,ÖZMEN,c4/67
Türâplik cümlenin basi
Üstüne atarlar tasi
Daim çignenmektir isi
Incinme gönül incinme
Pîr Sultân Âbdâl
Makâlât'ta hakîkâtin ikinci makami yetmisiki
milleti ayiplamamaktir. Bektâsî âdâb ve erkâninda
baskalarinin kusurlarini görmeme ve tolerans yaygin bir özelliktir.Bektâsî
baskasinin ayibini yüzüne karsi veya baskasina söylemez.
Haci Bektas Veli tarafindan sistemlestirilen Dört Kapi Kirk Makam anlayisinda
Hakikat kapisinin dördüncü makami "Dünyada yaratilmis
bütün nesnelerin kendisinden emin olmasidir"
Alevi-Bektasi ahlakinin ve yasam felsefesinin tam merkezine yerlesen eline beline
diline sahip olma kurali maniehizm kökenlidir…Bu kural Alevi-Bektasiligin
edebini olusuturur. Alevi-Bektasiligin ahlaki ve ahlak felsefesi tümüyle
bu kural üzerine oturtulmustur. Bu kural giderek Alevi-Bektasi toplumlarinin
yasam felsefesine dönüsmüstür. Senin olmayani alma, sahiplenme,
namuslu ol, beline sahip çik (harama uçkur çözme),
baskasinin irz ve namusuna göz dikme, yalan söyleme, görmedigine
taniklik yapma ve kirici söz söyleme, gibi davranislari zorunlu kilar.
Bu kurala daha sonralari "isine, asina, esine sahip ol" üçlemesi
de eklenmistir. Bu da ayni mantiga dayanir. Isini bilen isinde dürüstçe
çalisan, üreten, çocuguna helal kazanç yediren ve
namusunu bilen gözeten koruyan ve herkesin namusuna saygi duyarak yasayan
bir insan ve toplum modeli yaratilmak amaçlanir.
Bütün bu hususiyetleri üzerinde tasiyan Bektâsî,
Allah'tan korkmasi, teslimiyet anlayisi, eline, beline ,diline sahip olusu ve
hosgörüsü ile bütün nesneler için bir emniyet
telkin eder. O toprak olacak kadar yumusak, kendini bilen, kanaat ehli ve edep
abidesidir.
Bektâsî âdâb ve erkâninca kutsal kabul edilen
"üç sünnet yedi farz" adli bir takim kurallar vardir.
Üç sünnetten ikincisi "kalbinden adaveti gidermektir.
Kimseye kin ve kibir beslememek, kiskançlik etmemek ve hirsina uyup seytana
gönül vermemektir." Üçüncü sünnet
ise "Sözü Hakk'in kudreti ola, kimseyle kavga etmeye, kimseye
düsmanlik yapmaya" seklindedir.
Bektasi erkânnâmesi'nde geçen su ifadeler Bektâsî'nin
hassasiyetini özetlemektedir: "Cenk cidal ehli olma, küçüge
izzet et, büyüge hizmet, ölüye hürmet eyle. Bir kimsenin
kusurunu görme, görürsen ört, iyilik eyle, örtemesen
eksik eyle dilin ile kalbin ile ört...Su gibi pâk ol, her dem alçaga
ak. Eline, beline, diline pâk ol."
Bektasi talibi, Ayin-i cem'de mürsidinin önüne diz çökmüs
ve etegine yapismis niyaz durumunda su telkini alir: "…Mürsidini pîrin
varisi ve gerçek baban, rehberini gerçek anan bil. Yalan söyleme,
haram yeme, giybet etme, (arkadan dedikodu etme), sehvetperest olma, eline,
beline, diline sahip ol, kibir ve kin tutma, kimseye haset etme, garaz, bugz,
inat etme, gördügünü ört, görmedigini söyleme,
elinle koymadigin seye yapisma, elinin ermedigi yere el uzatma, sözünün
geçmedigi yere söz söyleme, ibretle bak, hilm (yumusaklik )
ile söyle, küçüge izzet, büyüge hürmet
ve hizmet eyle, ikrarini saf eyle, Hakk'i kendi özünde mevcut bil,
erenlerin esrarina âgâh ol…Özünü bu yolda böylece
sabit kadem eyle…"
Bektasilik egitimle, iyiligi kötülüge egemen kilmak için
ugrasir. Kötülügün zihinden çikarilmasi is edinilir.
Insanin nefsi ile savasi bu nedenle vardir. Alevi-Bektasi için nefs ile
savas en büyük savastir…Birey, iyi insan yapilmaya çalisilir.
Bu da insanin bütün kötülüklerden baginin koparilmasi
ile kötü olan etkenlerden uzak tutulmasiyla kötü olan davranis
ve eylemlerden arinmasiyla olanaklidir. Bu is bitmez tükenmez bir egitim
gerektirmektedir.
Bütün sikintilara katlanan Bektâsî'nin kaygisi kimseyi
incitmemektir. Bektasi ahlakinin temelinde insana saygi yatar. Bu saygi insan-Allah
beraberligi veya Hak-halk ayniligi gibi temel bir inanisin uzantisidir. Insan
bu varlik alemindeki en büyük belirisi ve tecellisi olarak saygindir.Ona
saygi ibadetlerin en büyügü olarak kalmaz sonuç olarak
ibadetin özü esasi olur.
Insani incitmeme, insani hos tutma Bektasilikte omurga kabullerden biri oldugu
içindir ki Bektasilere "zümre-i nâzenin" yani çok
ince hassas insanlar toplulugu denmistir. Hatta onlar bu nazenin tavirlarinini
bütün canlilara karsi isler halde tutabilmislerdir. Temel prensip
sudur: "Can tasiyan mahluku icitme."
Alevi-Bektasi düsüncesinde insana olan saygi esasen Allah'in yaratiklarinin
en sereflisi olan ilahi emanet tasiyicisi ve onun halifesi olmasi sebebiyle
insanin hak ettigi ve etmesi gerekli bir ahlaki davranistir. Bu anlayistan hareket
eden Alevilere bazi çevrelerce insanperest dahi denmistir. Bu zümreler
ise buna hiç aldirmamislar ve insanin, Allah'in tecellisi oldugu noktasindan
hareketle "insana sayginin, hatta insana secdenin esasta Allah'a saygi
ve secde oldugunu söylemislerdir.
Ver bana Eyüb sabrini
Musallat et Firavun'u
Çekeyim çümle kahrini
Bu aciz gedâ kulundan
Tek bir gönül incinmesin
Âbdâl Ziyâ
Incitme sakin ademi ger düsman olsa
Sefkâtli görün aleme bu san-i Ali'dir
Rif'at
Bektasi sairlerinden Genç Abdal ve Azbî ise kusurlari görmeyip ayiplari örtücü olma prensibini siirlestirerek, Bektâsîlerin kimseyi ayiplamamasi gerektigini "gördügünü ört, görmedigini söyleme" sözüyle özdeyis haline getirmistir:
Sana yerden gökten büyük nasihat
Gördügünü ört görmedigini söyleme
Erenlerden pîrden budur emanet
Gördügünü ört görmedigini söyleme
Azbî
Siirlerdeki "yetmisiki milleti ayiplamamak"la ilgili
söyleyislerden bazilari sunlardir:
Kendi noksanini bil ârif ol
Kimsenin ayibini gözetme gönül
Yetmisüç millete bir nazarla bak
Hak sevmis yaratmis söz etme gönül Ilhâmî
Âbdâl Ziyâ adli Bektasi sairi bir tek gönlün dahi
incinmesine razi degildir.
"Kul kurbanim Muhammed'e
Feda canim ehli beyte
Katlanirim her mihnete
Bu aciz feda kulundan
Tek bir gönül incinmesin"
Bu bakis tarzi Haci Bektas Veli'den günümüz Bektasilerine
kadar hep ayni sekilde devam etmistir. Bir önceki Bektasi Dedebabasi merhum
Bedri Noyan'in siirinde hosgörü su sekilde ifade edilir.
"Dört Kapi Kirk Makami kaf daginda ögrendim
Kendimi bulmak için bir gönül kosusu bu
Sabir alinteri, dert hosgörü oluverdim
Çalab'in nura varan asiki yorusu bu
Mutludur Bedri Noyan Dedebaban söyler ki
Derdi zevketmek bana Yüce Çalab'dan vergi
Ah o hosgörü var ya yok eder bütün derdi
Güzelliklerin gönle bosalip dolusu bu"
Görüldügü gibi sevgi ve hosgörü Alevi-Bektasi
inancinin temel felsefesidir. Haci Bektas Veli'den günümüze dek
degismeden süre gelmistir . "Yetmisiki Millete" ayni degerle
bakan bu anlayisin mensuplari günümüzde de ayni bakis açilarini
devam ettirmektedirler.
Din, dil, irk farki gözetmeden bütün insanlari bir olarak kabul
eden ve kaynastiracak olan sevgi ve hosgörüdür. Bugün kültürlerin
geldigi son nokta insana, insan olarak deger verilmesi, saygi duyulmasi gerçegidir.
Ayni hakikati Türk tarihinde Haci Bektas Veli, Yunus Emre ve Mevlana bir
ilke olarak yüzyillar önce benimsemisler ve çevrelerine bu
anlayisi yansitmislardir.
Alevi-Bektasiligin pîri olan Haci Bektas Veli, "Her ne ararsan kendinde
ara, Gönül ek gönül biçesin, Düsmaninizin dahi
insan oldugunu unutmayin, Incinsen de incitme, Kendine agir geleni kimseye tatbik
etme" sözleriyle sevgi ve hosgörüyü Bektasiligin temel
prensibi haline getirmis "Bir olalim,iri olalim,diri olalim" ifadeleriyle
halki birlik ve beraberlik içinde yasamaya davet etmistir.
Dr.Hüseyin ÖZCAN*
------------------------------------------------------------
* Fatih Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk
Dili ve Edebiyati Bölümü, Ögretim Görevlisi.
Bedri NOYAN: Bektâsîlik Alevîlik Nedir, (Ankara, 1987),s.7.
Bedri NOYAN:a.g.e.,s.83.
Baki ÖZ: Bektasilik Nedir, Istanbul 1997,s.431
Ismet Zeki EYUBOGLU: Alevi Bektasi Edebiyati,s.217.
Fuat BOZKURT : Semahlar,(Istanbul, 1995),139.
Baki ÖZ:Bektasilik Nedir ?,Istanbul 1997,s.426-427.
Bedri NOYAN: "Haci Bektas Velî Düsüncesinde Hosgörü",
Yunus Emre Nasrettin Hoca ve Haci Bektas Velî
Düsüncesinde Hosgörü, (Ankara Bilimsel Kültürel
Arastirmalar Vakfi,1995),261.
Rüstü SARDAG: Her Yönüyle Haci Bektas Veli ve En yeni Eseri
Serh-i Besmele, Izmir 1985,s.24.
Baki ÖZ:a.g.e.,s.426
Bedri NOYAN: a.g.e.,78.
Adil Ali ATALAY:Imam Cafer-i Sadik Buyrugu,Istanbul 1996,s.148.
Abdurrahman GÜZEL: "Tekke Siiri",Türk Dili Dergisi,Türk
Siiri Özel Sayisi III, Ankara 1989,s. 381.
Ismail ÖZMEN: Alevi-Bektasî Siirleri Antolojisi, Ankara 1995,c5,s.330.
Asim BEZIRCI:Pir Sultan-yasami,kisiligi,sanati,etkisi,bütün siirleri-
Istanbul 1995,s.367.
Adil Ali ATALAY: a.g.e.,207.
Esad COSAN: Makalat, Sad.HüseyinÖZBAY,Ankara 1996,s.18.
Baki ÖZ:a.g.e.,s.428
Hüseyin ÖZCAN:Bektasi Adab ve Erkani,G.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Doktora Tezi (Danisman:Abdurrahman
GÜZEL), Ankara 2001,s.299.
Adil Ali ATALAY: a.g.e.,160
Sirrî Rifaî ALEVÎ, Seyh Ahmed BEDREDDÎN :Bektasi Tarikatina
Ait Usul Âdâb Âyinler Mecmuasi H.1284
(1867)Süleymaniye Kütüphanesi, Izmirli I.Hakki, Nu:1243,s.6a.
Bedri NOYAN:Bektasi ve Alevilerde Hukuk Düzeni (Düskünlük),
I.Uluslararasi Türk Folklor Kongresi
Bildirileri,Ankara 1976.
Baki ÖZ:a.g.e.,s.440-441
Yasar Nuri ÖZTÜRK:Tarihi Boyunca Bektasilik,Istanbul 1995,s.221
Ethem Ruhi FIGLALI: Türkiye'de Alevilik Bektasilik,Ankara 1991,s.377
Hayrunnisa Efe: "Ziya Baba'nin Hayati", Haci Bektas Veli Dergisi,2,Agustos
1997,s.34.
Ismail ÖZMEN: a.g.e.,c5,s.601.
a.g.e., c3,s.256
a.g.e.,c.4,s.303.
Bedri NOYAN: a.g.m., s.268.