Aleviligin dogusu, Islamiyet'in ilk dönemlerinde
dek uzanir. Islam dininin peygamberi Hz. Muhammed'in hayatta iken
en yakini Hz. Ali idi. Ali, Hz. Muhammed'in amcasinin oglu ve ilk
Müslümanlardandi. Islamiyet'in yayilmasi ugruna sinirsiz yararliliklari
olmus, ayrica Hz. Muhammed, biricik kizi Fatma'yi da Ali ile evlendirmisti.
Hz. Muhammed, ölümünden sonra yerine varis olarak Ali'yi
düsündügünü, degisik yer ve zamanlarda sagliginda
belirtmistir. Fakat vefatindan sonra olay, Hz. Muhammed'in düsündügü
gibi gelismemistir.
Hz. Muhammed'in cenazesi henüz kaldirilip kendine karsi son görev
yapilmadan, Ali ve aile fertleri cenazenin defin isleri ile ugrasirken,
yerine kimin halife olacagi kavgasi baslamistir.
Ömer, kitleyi baski altina alarak cenazenin defnedilmesini bile beklemeden,
bir oldu bitti ile Ebubekir'i halife ilan etmis ve elde kilic önüne
geleni de biata zorlamisti.
Iste bu haksiz halife secimi, Islam icindeki ilk büyük ayriliga
neden oldu. Ali'yi tutanlara,daha sonra tarih kitaplari Ali yanlisi, Ali
taraftari anlaminda Alevi dedi.
Gelisen diger tarihsel olaylara bu haksizlik düzelecegi yerde, iliskiler
daha da gerginlesti. Yeni haksizliklara da beslenerek büyüdü.
Ebubekir'in halifeligi, Ömer'in halifeligi izledi. Onu da Osman'in
halifeligi takip etti. Halifelik sirasi Ali'ye geldiginde ise tarihte "Hak
Olayi" olarak bilinen bir hileli secim yöntemi ile hilafet, Muaviye'ye
verildi.
Bundan sonra Islam tarihi, Emeviler ve Abbasiler Ali yanlilari arasinda
gelisen bir dizi kanli olaya sahne oldu. Ali, sadece halifeligi kaybetmedi.
Arkasindan hayatini da kaybetti. Onu biricik cocuklari Hasan ve Hüseyin'in
insanlik disi yöntemlerle katledilmeleri izledi. Tarihe "Kerbela
Olayi" olarak gecen soykirimla Hz. Muhammed'in Ali ve Fatma'dan olan
tüm soyu yok edilmeye calisildi.
Iste Islamiyet, yeni kitalara ve yeni uluslara yayilirken Islam icindeki
bu ayriliklar da yayildi. Türkistan, Mezopotamya ve Anadolu, Emeviler
döneminde Islamiyet'le tanisti. Islamiyet icindeki Ali yanlisi akim,
Misir'da Fatimi Müslümanligini, Iran'da Sii Müslümanligini,
Afganistan ve Pakistan'da Ismailiye Müslümanligini olustururken,
bu akim Anadolu'da da Müslümanligin Anadolululasmasi olan Aleviligi
olusturdu. Haci Bektas Veli ise bu özgün olusumun sercesmesi
kabul edilir.
Alevilik göcebe kabilelere, siradan köylülere, askerlere (yeniceriler) ve yüksek dereceli, özgür ruhlu entelektüellere dayanan, tarihsel temeli nedeniyle sinifli toplumlara, sömürücülüge ve baskici rejimlere karsi olan bir akimdir. Ama bu ögretilerin genis dagilimi Rum Selcuklular döneminde yapildi. Cünkü o dönem, siyasal ve sosyal kararsizlik dönemiydi.
Alevilik-Bektasilik daha Rum-Selcuklular döneminde üc ana ögretisi ve Ali düsüncesi ile gizlenmeye baslamis, Osmanli döneminde bu giderek artmistir. Alevilik-Bektasiligin temel ögretileri Sünniler icin fazlasiyla sapik düsüncelerdi; fakat bu fikirler ilk Islamiyet döneminden, peygamberin Mekke ve Medine dönemlerinde kaynaklandigi icin pek bir sey yapilammiyordu. Ayrica Alevilik-Bektasilik, saldirilardan korunmak icin bazi "gizlenme" taktikleri de gelistirmistir.
Bu inanc, Alevilik-Bektasiligin dördüncü ana ögretisidir. "Sifre ve Gerceklik" bicimindeki tanimlamanin ikinci kelimesi Haci Bektas'tan (1248-1327), Anadolu Aleviliginin ideolojik sekillerinden gelmektedir. Alevi inancina göre Haci Bektas, kendi döneminin kamil insani, ikinci Hz. Ali'dir (ruh gücü teorisi). 1517'den sonra Osmanlilar Selcuklu döneminin bu insancil, cesur, entelektüel ideolojisinin isini kesin olarak bitirmeye yöneldiler. Osmanli-Sünni'lik bir problem ile karsi karsiya geldi: Bektasi Yeniceriler. Bu kesim, Alevilik-Bektasiligin bütünüyle ortadan kaldirilmasinin önündeki en büyük engeldi. Aleviligi imhaya yönelik bu siyasi faktörün yanisira, toplumsal planda etkili olan bir faktör daha vardi: Savasci bir gelenege sahip olan göcebeligin 19. yüzyilda yavas yavas cözülmeye baslamasi. Böylece Alevilik ikinci askeri dayanagini da kaybediyordu. Bir baska faktör de, Osmanli Imparatorlugu'nun yeni döneminde (1517'den sonra) Alevilerin, Sünniler ve Hiristiyanlara göre kücük bir azinlik olarak kalmalariydi. (alevilik, günümüz Türkiye Cumhuriyeti'nde ise yüzde 30 ile bir toplumsal kesim olusturmaktadir.)
Aleviligin merkezinde insana verilen büyük önemin bulunmasi, insannin Tanri'dan da önemli olmasi ve buna bagli olarak bir Sosyalist cizginin ortaya konulmasi Alevileri, özellikle de Alevi gencligini, modern, "ilerici" ideolojilere acik hale getirmistir.
Alevilikte südür ögretisinin, kamil insan teorisinin ve özgürlükcü-demokratik-sosyalist cizginin cikis yeri olan ve bire yin inanc özgürlügünü öngören bir ara ögreti daha vardir. Buna göre her insan, bu arada kötüler ve tanrisizlar da Tanri'nin bir manifestosudur: Her seyden önce bunlar Tanri'nin basarisiz deneyleridir. Herkes Tanri ve doga bilincine kendi varmalidir. Tanri fikrini kabul etmeyen hic kimse cezalandirilmaz. Buna kara vermek Tanrinin isidir cünkü. Buna karsilik Iran'in "Islam" devrimi, tanrisizligin cezalandirilmasi gerektigi hatta bunun bir zorunluluk oldugu tezine getirdi. Anadolu Aleviliginde, Insan baskalarina zarar vermemek ve onlarin haklarini cignememek kosuluyla istedigi gibi davranabilir, istedigi gibi yiyip icebilir. Bunun yani sira hickimse kendi yasam tarzini bir baskasina zorla kabul ettiremez. Insanlar, birlikte yasadiklari insanlara kendi yasam tarzlarini gelistirme hakki tanimalidir. Kadin ve erkek icin kesin görev taniklari yoktur. Kadin ve erkek arasinda ayrim yapilamaz, bir digerini üstün görülemez.
Insan kütürel ve ruhsal yasantisinda kesinlikle özgürdür. Bu görüsü ile Alevilik, bireye belirli ve degismez bir düsünce modeli, kurallarina uymayanlari bu dünyada ve öbür dünyada cezalandiracagini vurgulayan bir toplum modeli dayatan dini görüslerden farklidir. Alevilik, bunun gibi, cekirdeginde sosyalist ideoji olsa da herkes icin tek bir toplumsal yasam öneren, kültürel ve ruhsal yasamda "proleterce" davranmayi bekleyen modelleri de reddeder. Alevilik kimseden proleter-püriten bir yasam tarzini benimsemesini istemez.
Aleviligin sosyalizmi kültürel ve ruhsal yasamla degil, ekonommi ile ilgilidir. Kültürel ve ruhsal yasam konusunda önerdigi sey kesin bir cesitliktir. Felsefi olarak Alevilik-Bektasilik bir idealizm-materyalizim bilesimidir. Idealisttir, cünkü dogayi ve evreni Tanri'nin görülebilir bir sureti olarak aciklamaktadir. Materyalisttir, cünkü insanlarin yükselisini, insanlarin gelismesini cevreye dayandirmaktadir. Daha önce de gördügümüz gibi cevher potansiyel olarak, bir tanri müdahalesine ihtiyac duymaksizin mineral, bitkisel, hayvansal ve insansal, ruhsal sekiller gelistirme gücünü icinde barindirmaktadir.
Alevi "Ateist" eger saf bir ateizm propogandasi yapsaydi, kendi kendini kücük düsürürdü.
Sonuc olarak Alevilik-Bektasilik cok yönlü bir ögretidir. Bu cok yönlülük onun anlasilmasini zorlastirsa da, ona büyük bir esneklik ve cagdaslik katmaktadir. Inanan biri, Tanri'ya inanma, dogaya inanma, Hz. Ali'ye inanma arasinda secim yapabilir. Felsefi olarak egitilmemis herhangi bir insan da Hz. Ali inanci araciligiyla Alevilige bir giris yapabilir ve onu yavas yavas kavrayabilir.
Nemiz Var Her bir söze sakin dilin uzatma Dogru söyleyene dilde nemiz var Aydin görüp elin giybetin etme Kendimiz görelim, ilde nemiz var Nadana söz atip dile getirme Cahile uyup kendini yitirme Her agac dibine varip oturma Meyvesi olmayan dalda nemiz var Ihtilaf cogaldi, okur kitaptan Her baga girilmez oldu gazelden ayirma gönlünü sen de sohbetten Halk icinde Kiyl-ü kalde nemiz var Herkese kas catip fena söyleme Helalden gayriya minnet eyleme Her güle gül diye hizmet eyleme Dikende acilan gülde nemiz var Olur olmaz yerde cok sir verilmez Cümle bir sifattir, kamil bilinmez Her akan sulardan abdest alinmaz Yuvarlanip akan selde nemiz var Sakin bir kimsenin metain satma Bülbül gibi bezm-i gülsende ötme Her gördügün bala parmagin batma Lezzeti cikmayan balda nemiz var Kul Himmet'im der ki, bu sir Ali'nin Pirim Hünkar Haci Bektas Veli'nin Kurbaniyim erkaninin yolunun Kirmizilar geydik, alda nemiz var